Seri Cinayetlerin Türk Ceza Kanunu Kapsamında Cezalandırılma Şekilleri

1) Seri Cinayetin Tanımı

Seri cinayet yeni bir olgu değildir, geçmiş zamana bakıldığında seri katillerin tarih yazdığı görülecektir. Avrupa’da 19. Yüzyılda Dr. Richard von Krafft-Ebing şiddet ve cinsel suçlara ilişkin ilk eseri yazmıştır. Dr. Kraft-Ebing 1886 tarihli Psychopatia Sexualis isimli kitabında cinsel sebeplerle cinayet, seri cinayet ve diğer cinsel suçlara ilişkin pek çok dava ve olay örneğinden bahsetmektedir.

Seri cinayetlerin Türk hukuku bakımından herhangi bir tanımı yapılmamıştır. Doktrinde ise seri cinayet tanımları cinayetler arasında geçen zamana göre yapılmaktadır. Bahsi geçen bu zaman dilimini tanımlamak toplu katliam ve seri cinayet arasındaki farkı da belirlemektedir. Seri cinayetlerin diğer cinayetlerden ayrılabilmesi için zaman bakımından farklılıklar bulunmaktadır; uygun fırsatlar, bekleme süresi ve duygusal bakımdan bekleme süresi. Her ne kadar hukukumuzda herhangi bir yasal düzenlemede seri cinayet tanımı yapılmamış olsa da, bu durum ülkemizde seri cinayet vakalarının olmadığını göstermemektedir. Basına da bir kısmı yansıdığı gibi (Örneğin Tornavidalı Katil-Yavuz Yapıcıoğlu, Artvin Canavarı/Baltalı Katil-Adnan Çolak, Bebek Yüzlü Katil-Ali Çolak, Otoban Katilleri-Mehmet Karahasan ve Yiğit Berkçe, İnsan Avcısı, Kolici Katil-Orhan Aksoy, Çivici Katil- Süleyman Aktaş, Mobilyacı Katil-Seyit Ahmet Demirci, Kuyucu Katil- Özkan Zengin başlıcaları olmak üzere) ülkemizde de pek çok seri cinayet işlenmektedir. Failleri bilinen seri cinayetlerin yanı sıra, faili bulunmayan seri cinayetleri de düşündüğümüzde ortaya korkutucu bir tablo çıkmaktadır. FBI’a göre seri cinayetler bir yıl içerisinde işlenen bütün cinayetlere oranla %1 oranında olduğu için nadiren rastlanan olaylardandır.[1]

Amerikan Hukukunda seri katillerin tanımı 1998 tarihli Çocukları Cinsel Sapıklardan Koruma Kanunu’nda ( Protection of Children from Sexual Predator Act) yapılmıştır. Bu yasaya göre seri cinayet; benzer özelliklere sahip, aynı kişi veya kişilerce gerçekleştirildiği konusunda kabul edilebilir ihtimali olan, en az biri Amerika Birleşik Devletlerinde işlenmiş bulunan üç veya daha fazla cinayet serisidir.

2) Seri Cinayetlere İlişkin Hukukumuzda Düzenlemeler

Yaşam hakkı Anayasamızın 17. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Yine, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve diğer uluslararası belgelerde yaşam hakkına değinilmiş, taraf devletlere bireylerin yaşama haklarını koruma yükümlülüğü getirilmiştir. Bu bağlamda iç hukukumuzda da Türk Ceza Yasası’nın 81 ve devamı maddelerinde hayata karşı suçlar düzenlenmiş ve konumuz açısından ilgili olan suç kasten adam öldürme de bu bölümde yer almıştır. Bu yasal düzenlemede ise seri katillere yönelik herhangi bir özel düzenleme bulunmamaktadır.

Seri cinayet, yasadaki deyimi ile kasten adam öldürme suçunun işlenmesiyle gerçekleşebilir. Dolayısıyla seri cinayet için verilebilecek en hafif ceza müebbet hapis cezasıdır. Kanımca seri cinayete teşebbüs söz konusu olamayacaktır. Zira bir seri katil ilk cinayetinde yakalanıyor ise “şüpheden sanık yararlanır” kuralı gereği sanığın seri katil olduğuna hükmetmek mümkün değildir, aksi durum niyet okuyuculuğunu gündeme getirir ki bu hal de hukuka aykırıdır. Öte yandan birden çok kişiyi farklı zamanlarda öldüren kimseye işlediği cinayet sayısı kadar müebbet hapis cezası verilebilir. Bu durumda birden çok cinayet işleyen kişi yakalandığında eğer mağdur ölmemiş ise bu durumda sadece son suçu bakımından adam öldürmeye teşebbüs söz konusu olacaktır.

Seri katillere yönelik özel bir düzenleme olmadığı ve kanunsuz suç ve ceza olamayacağı da göz önünde tutulduğunda seri katillere yönelik olarak başkaca ne gibi hükümler uygulanabileceği de tartışılmalıdır. Bu bağlamda Türk Ceza Yasası’nın 82. Maddesinde belirtilen kasten öldürme suçunun nitelikli halleri gündeme gelecektir. Maddede belirtilen nitelikli hallerden birinin gerçekleşmesi durumunda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası uygulanacaktır. Türk Ceza Yasası’nın 82. Maddesine göre nitelikli haller;

  • Tasarlayarak,
  • Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
  • Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle, üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,
  • Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
  • Gebe olduğu bilinen kadına karşı,
  • Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
  • Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla,
  • Kan gütme saikiyle,
  • Töre sakiyle

Şeklinde sıralanmıştır. Seri cinayetin suç teşkil eden fiili öldürme olmakla birlikte, bir seri cinayette bütün seçimlik hareketler ayrı ayrı ya da birlikte gerçekleştirilebilir. Ancak seri cinayetler bakımından tasarlayarak ve canavarca hisle veya eziyet çektirerek adam öldürme gündeme gelebileceğinden bu fiillerinin öncelikli olarak tartışılması gerektiği görüşündeyim.

Tasarlayarak Adam Öldürme

Seri katiller öldürme eylemini herhangi bir sebep olmadan gerçekleştirebilecekleri gibi, herhangi bir bahane ile öldürme eylemini tasarlayarak da gerçekleştirebilirler. Tasarlayarak adam öldürme halinde failin cezasının artırılmasının nedeni soğukkanlı hareket etmesi değil, fiilini en sağlam nasıl işleyebileceğini planlaması, hangi araçları kullanabileceğini ve mağduru savunmasız nasıl yakalayabileceğini ve fiili nasıl gizleyebileceğini hesaplamasıdır. Bu nedenle böyle bir fail toplum için tehlikelidir ve daha ağır cezalandırılmalıdır.

Tasarlayarak adam öldürme fiili ağırlaştırıcı bir sebep olarak şimdiki ve önceki ceza kanunumuz, 1858 tarihli Osmanlı Ceza Kanunu ve mehaz İtalyan Ceza Kanunu’nda da düzenlenmiştir. Tasarlamanın ne olduğu Türk Ceza Yasası’nda tanımlanmamıştır. 1858 tarihli Osmanlı Ceza Kanununda tasarlama tanımlanmıştır. Buna göre; “Taammüden katil bir kimse katil fiilini ikadan mukaddem zihninde tasavvur ve tasmim etmiş bulunmasıdır.” Yargıtay’a göre tasarlamanın tespiti yargıcın işi olup, somut olayın şartlarına göre yargıç tasarlamanın mevcut olup olmadığını belirleyecektir. Diğer yandan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.09.1995 tarihli kararına göre tasarlama; failin suç işleme niyetinde sebatla, şartsız olarak karar vermesi, bu kararda ulaştığı ruhi sükunete rağmen vazgeçmeyip, kararını ısrarla ve bu akış içinde icraya başlamasıdır.

Uygulamada tasarlamaya ilişkin kararlarda her somut olaya göre farklı ölçütler kullanılmaktadır. Yargıtay bir kısım kararlarında “soğukkanlılık” kıstasını esas almış, bir kısım kararlarında ise “öldürme kararında ısrar”, “karar ile icra arasında zaman bulunması”, “maktulün yolunu gözleme”, “komplo kurulması” ve “plan yapılması” gibi kıstasları esas almıştır. Yargıtay kararlarında bu kıstaslar zaman zaman bağımsız olarak yer almış, zaman zamanda birlikte görülmüştür. Ancak bütün kararlarda “öldürme kararında ısrar” kıstasının arandığı görülmektedir.

Sonuç olarak Yargıtay kararlarına göre tasarlayarak adam öldürmenin varlığı için aranan şartlar;
 

  • Failde öldürme kastı olmalıdır. Bu nedenle failin başta mağduru korkutmak niyetiyle hareket ederken, eylem sırasında tehevvürle vurup öldürmesi durumunda tasarlama yoktur.
  • Fail fiili işlemeden önce eylemi hakkında sakince ve uzun bir süre düşünmüş olmalıdır. Fail kararı soğukkanlı bir biçimde vermelidir. Uzun süre yaptığı değerlendirmelere rağmen öldürme kararı vermiş olmalı, yani verdiği kararda ısrar etmelidir. Bu öldürme isteğinde bir kesilme olmamalıdır. Failin ani bir kararla öldürdüğü veya araya mağdurun provokatif hareketinin eklendiği hallerde, failin başlangıçta aldığı bir öldürme kararı olsa bile tasarlama kabul edilemez. Yargıtay, failin öldürmeyi planladığı hallerde, mağduru takip etmiş olmaksızın, tamamen tesadüfen rast gelmesi sonucu onu öldürdüğü hallerde tasarlamayı reddetmektedir.
  • Öldürme kararı ile kararın icrası arasında failin kararında ısrar ettiğini gösteren bir zaman aralığı geçmelidir. Bu zaman aralığının uzunluğu önceden belirlenememekte olup, somut olayın özelliklerine göre ortaya konulmalıdır.
  • Bütün bu şartların gerçekleştiğine ilişkin delillerin bulunması gerekmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 27.03.1995 tarihli kararında belirttiği ifadeyle; “suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükunete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır.”[2]
  • Tasarlayarak adam öldürme hukuki olmaktan ziyade eylemli bir durumdur. Bu nedenle kanun tasarlamayı tanımlamamıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.06.1986 günlü kararında da değinildiği üzere yargıç olayın niteliğine göre tasarlamanın söz konusu olup olmadığını belirleyecektir.

Canavarca Hisle veya Eziyet Çektirerek Adam Öldürme

Seri katillerin öldürme eyleminde duydukları hislerin canavarca olduğu veya öldürme eylemini eziyet çektirerek gerçekleştirebileceği düşünülebilir. Doktrinde Ayhan Önder [3] eziyet çektirerek veya canavarca hisle ancak akli durumu bozuk kimselerin öldürebileceğini, bu nedenle bu kimselerin ayrıca ağır cezaya çarptırılmalarının mantıklı olmadığını savunmuştur. Ancak bu konuda baştan hüküm vermek yerine TCK 32 uyarınca failin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının tespiti ve buna göre güvenlik tedbirine ya da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilip hükmedilmeyeceğine karar vermek gerekmektedir.

Eziyetin ne olduğu Türk Ceza Yasası’nın 96. Maddesinde tanımlanmıştır. Eziyet; bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulmasıdır. Eziyet çektirerek adam öldürme suçunda fail mağduru doğrudan doğruya öldürme kastıyla hareket etmemektedir, aynı zamanda eziyet neticesini de istemektedir. Fail merhametsiz ve acımasız bir şekilde hareket etmelidir. Nitekim, Ceza Genel Kurulu’nun 06.07.1981 tarihli bir kararına göre “mağdur öldürülürken fazla eziyet çekmiş olması ve failin de eziyet çektirerek öldürmeyi özel olarak kastetmiş bulunması gerekir”

3) Sonuç

Seri katillerin varlığının ülkemizde de mevcut olduğunun hukuk uygulayıcıları tarafından kabul edilmesi gerektiği görüşündeyim. Dolayısıyla somut olaylarda özellikle birden fazla maktulün bulunduğu dosyalarda seri cinayet şüphesinin araştırılması ve yargılamanın bu doğrultuda sürdürülmesi, cezaların uygulanması da bu yönde olması gerekmektedir.

Seri katillerin öldürme eylemini gerçekleştirirken yukarıda da bahsedildiği üzere herhangi bir sebep olmayabileceği gibi, bir sebep de olabilir. Kanımca bütün seri cinayetlerin altında canavarca hisler bulunmaktadır. Ancak canavarca hislerle hareket eden seri katilin TCK 32 uyarınca işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının ayrıca tespiti ve bu tespit doğrultusunda güvenlik tedbirine ya da hapis cezasına hükmedilmesi gerektiği görüşündeyim. Seri cinayet eyleminin işleniş biçimine bakılarak da tasarlamanın mevcut olup olmadığı ayrıca araştırılmalıdır.

Sonuç olarak; bir cinayet olayında seri cinayet olup olmadığı, seri cinayetin varlığı halinde failin cezasının tayininde ağırlaştırıcı sebepler olup olmadığı tartışılmalıdır. Kural olarak birden çok kişiyi farklı zaman ve hareketlerle öldüren kişinin cezası öldürdüğü kişi sayısı kadar müebbet hapis cezasıdır. Ancak seri katilin canavarca hisle hareket ettiği göz önünde tutulduğunda işlenen cinayet sayısı kadar ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası uygulanacaktır. Yine, TCK 32 uyarınca işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olmadığı durumlarda güvenlik tedbirine hükmedilecektir.

KAYNAKÇA:

  • Serial Murder, Multi-Diciplinary Perspectives for Investigators,http://www.fbi.gov/stats-services/publications/serial-murder/serial-murder-july-2008-pdf, erişim tarihi: 13.01.2015
  • Kasten Öldürme Suçları, Hakan Hakari, Seçkin Yayınları, Ankara, 2007
  • Şahıslara ve Mala Karşı Cürümler ve Bilişim Alanında Suçlar, Ayhan Önder, İstanbul, 1994